-
1 clean
temiz; kullanilmamis, yeni; namuslu, masum, temiz; düzgün; adil, kurallara uygun; net; basarili; bos, temizlemek; temizlenmek; (hayvan) iç organlarini çikartmak, sakatatini çikartmak, içini temizlemek tam anlamiyla, bütünüyle temizleme, temizlik -
2 عفيف
عَفِيف1. iffetliAnlamı: iffetini koruyan2. masumAnlamı: suçsuz, günahsız3. nezihAnlamı: temiz ahlâklı4. pakAnlamı: temiz5. namuslu6. akAnlamı: namuslu ve temiz7. temizAnlamı: ahlâkça temiz -
3 نزيه
نَزِيه1. denkser2. adaletliAnlamı: adalete uygun düşen veya adaletli olan, âdil3. iffetliAnlamı: iffetini koruyan4. insaflıAnlamı: adil olan5. nezihAnlamı: temiz ahlâklı6. masumAnlamı: suçsuz, günahsız7. namuslu8. pakAnlamı: temiz9. akAnlamı: namuslu ve temiz10. temizAnlamı: ahlâkça temiz -
4 طاهر
طاهِر1. iffetliAnlamı: iffetini koruyan2. lekesizAnlamı: lekesi olmayan, tertemiz3. abdestliAnlamı: abdesti bozulmamış olan kimse4. masumAnlamı: suçsuz, günahsız5. aseptikAnlamı: mikropsuz6. pakAnlamı: temiz7. temizAnlamı: bulaşık olmayan8. namuslu9. akAnlamı: namuslu ve temiz10. dezenfekteAnlamı: mikroplardan temizlenmiş -
5 طهر
Iطَهِر1. pirüpakAnlamı: tertemiz, lekesiz2. iffetliAnlamı: iffetini koruyan3. abdestliAnlamı: abdesti bozulmamış olan kimse4. aseptikAnlamı: mikropsuz5. namuslu6. pakAnlamı: temiz7. akAnlamı: namuslu ve temiz8. dezenfekteAnlamı: mikroplardan temizlenmişIIطُهْر1. arılıkAnlamı: temizlik, katışıksızlık, günahsızlık2. taharetAnlamı: temizlik3. iffetAnlamı: ahlâk kurallarına bağlılık4. paklıkAnlamı: temizlik5. namusAnlamı: iffet, şeref, doğruluk6. dürüstlükAnlamı: doğrulukطَهَّرَ1. mikropsuzlandırmakAnlamı: dezenfekte etmek2. temizlemekAnlamı: temiz duruma getirmek -
6 عف
عَفّ1. iffetliAnlamı: iffetini koruyan2. iffetAnlamı: ahlâk kurallarına bağlılık3. masumAnlamı: suçsuz, günahsız4. namusAnlamı: iffet, şeref, doğruluk5. namuslu6. ırz7. temizAnlamı: ahlâkça temiz8. akAnlamı: namuslu ve temiz9. dürüstlükAnlamı: doğruluk -
7 متعفف
مُتَعَفِّف1. iffetliAnlamı: iffetini koruyan2. abdestliAnlamı: abdesti bozulmamış olan kimse3. masumAnlamı: suçsuz, günahsız4. namuslu5. akAnlamı: namuslu ve temiz6. temizAnlamı: ahlâkça temiz -
8 نظيف
نَظِيف1. tertemizAnlamı: çok temiz2. iffetliAnlamı: iffetini koruyan3. lekesizAnlamı: lekesi olmayan, tertemiz4. masumAnlamı: suçsuz, günahsız5. abdestliAnlamı: abdesti bozulmamış olan kimse6. suçsuzAnlamı: suçu olmayan, masum7. temizAnlamı: bulaşık olmayan8. pakAnlamı: temiz9. çöpsüzAnlamı: temiz olan10. akAnlamı: namuslu ve temiz -
9 نزه
نَزْه1. denkser2. adaletliAnlamı: adalete uygun düşen veya adaletli olan, âdil3. iffetliAnlamı: iffetini koruyan4. insaflıAnlamı: adil olan5. masumAnlamı: suçsuz, günahsız6. abdestliAnlamı: abdesti bozulmamış olan kimse7. pakAnlamı: temiz8. temizAnlamı: ahlâkça temiz9. akAnlamı: namuslu ve temiz -
10 زكي
-
11 طاهر
abdestli; ak; aseptik; dezenfekte; iffetli; lekesiz; masum; namuslu; pak; temiz -
12 عذري
عُذْرِيّ1. iffetliAnlamı: iffetini koruyan2. masumAnlamı: suçsuz, günahsız3. akAnlamı: namuslu ve temiz -
13 مطهر
Iمُطَهَّر1. sünnetliAnlamı: sünnet edilmiş olan2. aseptikAnlamı: mikropsuz3. akAnlamı: namuslu ve temiz4. dezenfekteAnlamı: mikroplardan temizlenmişIIمُطَهِّر1. etüv2. temizleyiciAnlamı: temizleme işini yapan3. sünnetçiAnlamı: çocukları sünnet eden kimse4. özleştirmeciAnlamı: özleştirmeden yana olan kimse5. dezenfektanAnlamı: mikrop kırma özelliği olan -
14 معقم
Iمُعَقَّم1. sterilAnlamı: her çeşit mikroptan arınmış2. sterilizeAnlamı: her tür mikroptan arınmış3. aseptikAnlamı: mikropsuz4. pastörizeAnlamı: özel işlemlerle mikropları öldürülmüş süt v.b. içecekler5. akAnlamı: namuslu ve temiz6. dezenfekteAnlamı: mikroplardan temizlenmişIIمُعَقِّم1. etüv2. dezenfektanAnlamı: mikrop kırma özelliği olan -
15 منظف
Iمُنَظَّف1. aseptikAnlamı: mikropsuz2. akAnlamı: namuslu ve temiz3. dezenfekteAnlamı: mikroplardan temizlenmişIIمُنَظِّف1. temizleyiciAnlamı: temizleme işini yapan2. lizolAnlamı: temizliği için kullanılan krezol3. dezenfektanAnlamı: mikrop kırma özelliği olan -
16 chaste
adj. temiz, iffetli, nezih, erdemli, sade, gösterişsiz* * *temiz* * *[ eist](pure and virtuous.) iffetli, namuslu- chastity- chasteness -
17 pure
adj. saf, arı, katıksız, pak, katışıksız, katkısız, salt, temiz, lekesiz, namuslu, sade, sırf, teorik, kuramsal, safkan* * *1. katıksız 2. saf* * *['pjuə]1) (not mixed with anything especially dirty or less valuable: pure gold.) saf2) (clean, especially morally: pure thoughts.) temiz3) (complete; absolute: a pure accident.) sırf, tamamen4) ((of sounds) clear; keeping in tune: She sang in a high pure tone.) kusursuz•- purely- pureness
- purity
- purify
- purification
- pure-blooded
- pure-bred
- pure and simple -
18 fair
adj. sevimli, şirin, güzel, insaflı, açık, beyaz tenli, iyice, sarışın, hassas, nazik, temiz, dürüst, namuslu, adil, iyi, okunaklı, yabani, uygun, makul, doğru, orta, vasat, kayda değer, çok————————adv. güzelce, efendice, uygun bir şekilde, uygunca, dürüstçe, adilane, doğrudan doğruya, dosdoğru, harfi harfine, tamamen, büsbütün————————n. fuar, panayır, festival, çarşı, lunapark (gezici)————————v. kesmek, yontmak, kaplamak (uçak)* * *1. doğrulukla (adv.) 2. adaletli (adj.)* * *I [feə] adjective1) (light-coloured; with light-coloured hair and skin: fair hair; Scandinavian people are often fair.) sarı, sarışın2) (just; not favouring one side: a fair test.) âdil, dürüst3) ((of weather) fine; without rain: a fair afternoon.) açık, güzel, bulutsuz4) (quite good; neither bad nor good: Her work is only fair.) oldukça iyi5) (quite big, long etc: a fair size.) oldukça büyük/uzun Vb.6) (beautiful: a fair maiden.) güzel•- fairness- fairly
- fair play II [feə] noun1) (a collection of entertainments that travels from town to town: She won a large doll at the fair.) eğlence fuarı2) (a large market held at fixed times: A fair is held here every spring.) panayır3) (an exhibition of goods from different countries, firms etc: a trade fair.) fuar -
19 respectable
adj. hatırı sayılır, hürmetli, kayda değer, önemli, namuslu, temiz, kıyafeti düzgün, derli toplu, saygın, saygıdeğer, ekonomik bakımdan güçlü* * *saygıdeğer* * *1) (having a good reputation or character: a respectable family.) saygın2) (correct; acceptable: respectable behaviour.) doğru3) ((of clothes) good enough or suitable to wear: You can't go out in those torn trousers - they're not respectable.) uygun, saygın4) (large, good etc enough; fairly large, good etc: Four goals is a respectable score.) oldukça iyi -
20 عف
ak; dürüstlük; ırz; iffet; iffetli; masum; namus; namuslu; temiz
- 1
- 2
См. также в других словарях:
eteği temiz — sf. İffetli, namuslu (kadın) … Çağatay Osmanlı Sözlük
ırz ehli — is. Namuslu, iffetli, temiz kimse Ailesinin ırz ehli, çalışkan bir kadın ve çocuğun da melek kadar iyi olduğunu anlatıyordu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
PARS — f. Dine bağlı kimse. * Nâmuslu, iffetli, temiz ve doğru insan. * Fars milleti, İran kavmi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
AFİF — Temiz. Güzel. Nezih. İffetli ve namuslu olan. Haramdan sakınan. * Müstakim … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
EHL-İ IRZ — Yüz aklığı ve şan, itibar sahibi olan, namuslu kimse. Şerefli ve temiz olan. Namuslu, iffetli ve ismetli. Irz ehli … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
eksiksiz — sf. 1) Eksiği olmayan, tam, tamam Eksiksiz bir çalışma. 2) mec. İyi, namuslu, temiz 3) zf. Tam olarak Verdiği emirler, on, on beş dakika içinde bütün Ege bölgesinde duyuluyor, eksiksiz uygulanıyordu. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
eteklerini toplamak — düzenli, temiz veya namuslu olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUHSANE — Muhsan olan kadın. Temiz ve namuslu kadın … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
PAKDAMEN — f. Eteği temiz. * Mc: Namuslu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
PERDENİŞİN — f. Perde arkasında oturan. * Mc: Namuslu, temiz … Yeni Lügat Türkçe Sözlük